21 Ocak 2011 Cuma

OMURGASIZLIK...

'' omurgalarını kaybedenlere değil, kaybetmek üzere olanlara... ''

lügatlara baktım
okuduğum kitapları düşündüm hatırladım
bilgi ağlarında dolaştım
nedir diye

'' omurgasız... ''
'' omurgasızlık...''

aklımda olan anlama anlam katmam gerekli midir
yoksa bildiklerim
ve okuduklarım gördüklerim duyduklarım yeterli midir diye...

öyle ya
vardır ve olabilir bir eksik tarafım bilgilerimde
tamamlayayım diye
okudum biraz daha okudum
daha doğru yorumlayayım diye...

şöyle yazmış bilenler
tarif edenler
özetle bir kaç tanım geçti önümden...

'' omurgasız...'' için...
'' omurgasızlık ...'' için...

tariflenmiş bir yerde biyolojik bir tanımlama
şöyle,

''duyargaları kopmuş iliksiz böceklere denir...''

böcek...
duyargaları kopmuş böcek...
iliksiz böcek...

başka bir tarif ise bireyler için
şöyle,

'' bir tavrı duruşu olmayan, olan gibi görünen ama tutarsızlık gösteren,duyarlılığı eksik olan, bu tür insanlara yakıştırılan bir sıfat...''

bir tavrı duruşu olmayan...
olan gibi görünen...
ama tutarsızlık gösteren...
duyarlılığı eksik olan...
ve bu tür insanlara yakıştırılan sıfat...

devam ettim gezinmeye bilgiler arasında

tariflere baktım...
tariflenilene baktım...
tarifleyenlere baktım...

nedir bu iş diye

sonra bir an durdum
ve kendime sordum
ne diye dolanıp duruyorum sanki
kitaplarda
düşündüm ki daha fazla boğulmaya gerek yoktu
satırlarda...

yaşananlara bakmak yaşayanları gözlemlemek yeterli idi
fazlası ile...
etrafımız da olanlar boğmaktaydı zaten
yeterince...

***

hem Gazi'nin adını anıp yolundayız '' izindeyiz '' diyeceksiniz...
hem törenler düzenleyip '' içimizdee... '' diye bağıracaksınız...

hem de onu ve Cumhuriyet'ini yok etmeye çalışanlar ile bir vesile ile birlikte olacaksınız ve nimetlerine minnet edeceksiniz...

tehlikenin farkında olduğunuz halde bir duruşunuz olmayacak...
tedbir almayacak ve mücadele etmeyeceksiniz...

ne uğruna

beş para uğruna,
beş paralık keyif uğruna,
belki de beş paralık olma uğruna...
aç mı kaldınız...
açıkta mı kaldınız...
dağlarda bayırlarda sefil mi oldunuz...
ayaklarınıza bezler mi bağladınız ayakkabısızlıktan tabanlarınız parçalanmasın diye postalsızlıktan...
süngüler takıp saldırıya mı geçtiniz canınız pahasına kurşunsuzluktan...
namuslarınızı çocuklarınızı geride bıraktınız da savaşmaya mı gittiniz...
sırtınızda mermi mi taşıdınız ve kağnılar ile...
türkü ağıt mı yaktınız kaybettiklerinize...
açlıktan kuru ekmek
ondan da öte at pisliğinden arpa ayıklayıp mı yediniz...
canınızı mı feda ettiniz...

bunları yapan kan bağlarınıza ihanet etmektesiniz...

ne çektiniz ki sefayı sefaları hak ettiniz...

siz,
siz neyi hak ettiniz ve sebebiniz ne ki
tükürdüğünüzün nimetlerine minnet etmektesiniz...

nesiniz siz... (?)
ümmet mi... (?)

ve
yaptıklarınızı nasıl tarifleyebileceksiniz...
daha doğrusu

yapmadıklarınızı
yapamadıklarınızı...

duyarlılığınız mı bitti...

duyargalarınız mı koptu...
***
hayır,hiçbiri değil...
içinde olduğunuz pisliğin ve dost görünen pisliklerin farkında değilsiniz...
***

bireyler toplumları oluştururlar
tutarsızlık ve umursamazlık bireylerden başlar
toplumlarda biter
sizler ümmet değilsiniz...
bireysiniz...
toplum sizsiniz...
sizi birey toplum yapan ve ümmetlikten kurtaranın emanetçilerisiniz...
o zaman
o zaman bu aymazlık niye... (?)

***

Cumhuriyet'i ve Mustafa Kemal Atatürk'ü yok etmek isteyenlerin yıllar süren ve sürekli planlı çalışmaları bu gün hala son hızı ve kararlılığı ile devam ederken...

Onun emanetçileriyiz diyenlerin tavırları duruşları ve birliktelikleri nasıldır?...

bu sorunun cevabı bu günkü halleridir...
bu günkü ülkenin ülke insanının ve Cumhuriyet'in Cumhuriyet insanının halidir...

tutumları...
eylemleri...
duruşları...

unutulmasın ki,
bireyler ve toplumlar
önce - ortama - uyarlar...
sonra - ortama - uydurulurlar...
ardından - ortamın malı - olurlar...
sonunda - orta malı - olurlar...
Ocak 2011
Tuncay D.Kalemoğlu

------------------------------------------------

'' biliyormusunuz dostlar,
ne zaman korkularım bitecek
yalnızlığım beni terk edecek...
sizler de korkmaya başladığınız zaman... (TDK ) ''

3 yorum:

  1. Gerçekler acıdır elbet, okurken canım yandı, ama yağmurdan çok gözyaşının ıslattığı bu topraklarda yaşayanlar da akkıllarını başlarına ne zaman toplayacaklar diye düşünüp duruyorum. Geçen de gelen bir ileti de Rahmi Koç biraderimiz, sultanın önünde bir boyun kırmış ki görülmeye değer. Sizin yazınıza bir protip örnek. ''İnsan paranın sahtesini yapıyor, ama para da insanın sahtesini yapar olmuş'Sevgiler.Sili

    YanıtlaSil
  2. Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau:
    "Uluslar hakettikleri, lâyık oldukları idarelere,
    hükûmetlere kavuşurlar" demiş. Tuncay D. Kalemoğlu nun bu yazısı da ayni ağırlıkta... Daha iyisine lâyık olmaya hakkımız olsun, çalışalım!
    Nesim

    YanıtlaSil
  3. Aziz Nesin'in "Korkudan Korkmak" adlı eseri geliyor aklıma hep. Ne zaman ki dibimize kadar gelecek korku o zaman önlem almaya çalışacağız. Ama bizim dibimizi de geçmiş, hala gücümüzün farkına varıp bir şeyler yapmayan Atatürk çocukları silkinip kendimize gelmenin zamanı çoktan geçti. Ne oldu o "damarlarımızdaki asil kana"? Yoksa artık kanımızı da mı sattık, haysiyetimizle birlikte?
    Beynine sağlık Sevgili Tuncay D. Kalemoğlu

    YanıtlaSil